باب: قول الله
تعالى: {ونضع
الموازين
القسط} /الأنبياء:
47/. وأن أعمال
بني آدم
وقولهم يوزن.
58. ALLAH TEALA'NIN "BİZ KIYAMET GÜNÜ ADALET TERAZİLERİ
KURARIZ" SÖZÜ (Enbiya 47)
Ademoğullarının amelleri ve sözlerinin tartılacağı.
وقال مجاهد:
القسطاس
العدل
بالروميَّة،
ويقال: القسط
مصدر المقسط
وهو العادل،
وأما القاسط
فهو الجائر.
Mücahid "Doğru terazi ile tartın"(İsra 35) ayetindeki
"el-kıstas" kelimesinin Rum dilinde "adalet" anlamına
geldiğini söylemiştir. "el-Kıst", "adil" demek olan
"muksıt" kelimesinin mastarıdır denilmiştir. Buna karşılık
"el-kasıt", "cair = cevreden" yani zalim manasınadır
demiştir.
حدثنا أحمد
بن إشكاب:
حدثنا محمد بن
فضيل، عن عمارة
بن القعقاع،
عن أبي زرعة،
عن أبي هريرة رضي
الله عنه قال:
قال
النبي صلى الله
عليه وسلم:
(كلمتان
حبيبتان إلى
الرحمن، خفيفتان
على اللسان،
ثقيلتان في
الميزان: سبحان
الله وبحمده،
سبحان الله
العظيم).
[-7563-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem: "Rahman'a sevgili, dile hafif, mizanda ağır olan iki kelime vardır
ki bunlar subhanallahi ve bi hamdihi, subhanallahi'l-azim'dir" demiştir.
AÇIKLAMA:
"el-Mevazin", "mizan" kelimesinin çoğuludur.
Bunun aslı "mivzan"dır. Buradaki vav, bir önceki harf esre olduğu
için "ya" harfine çevrilmiştir. Bilginler bu kelimenin ayette
çoğulolarak zikredilmesinden maksadın ne olduğu noktasında ihtilaf etmişlerdir.
İhtilafın konusu şudur: Kurulacak terazi her bir şahıs için midir yoksa her
amel için midir? Bu durumda çoğul hakiki manada olur ya da ortada sadece bir
teraziden başkası olmayacak mıdır? Bu durumda çoğul terazi ye vurulacak
amellerin veya şahısların farklılığına binaen olur. Amellerin birden çok
olacağını Yüce Allah'ın"Ameli yeğni olana gelince"(Karia 8) ifadesi
göstermektedir. Yukarıdaki ayette kelimenin çoğulolarak getirilmesi teraziye
onur ve şeref vermek için olabilir. Tıpkı Nuh kavmine sadece bir Nebi
gönderildi ği halde Yüce Allah'ın "Kezzebet kavmu Nuhin el-mürselin=Nuh
kavmi de Nebileri yalancılıkla suçladılar"(Şuara 105) buyurduğu gibi.
Ağır basan görüş, o gün bir tek terazinin olacağı ve amelleri
tartılacak olan kimselerin çok olmasının herhangi bir problem teşkil
etmeyeceğidir. Çünkü kıyamet ahvali, dünya ahvaline benzemez. Ayette geçen
"el-kıst" adalet demektir. Bu kelime ayette her ne kadar tekil olsa
da çoğulolan "el-mevazın" kelimesinin sıfatıdır. Ancak
"el-adı" kelimesi anlam itibariyle çoğuldur, çünkü mastardır. Taberi
"el-kıst" kelimesinin adalet manasına olduğunu söylemiştir ve kelime
tekil olduğu halde çoğulolan "el-mevazın" kelimesinin sıfatı kabul
etmiştir. Çünkü bu kelime "adlun ve rızan" kelimeleri gibidir.
Hanbel b. İshak'ın es-Sünne isimli eserden nakline göre Ahmed b.
Hanbel mizanı inkar edenlere reddiye olarak şöyle demiştir:
Yüce Allah, Kur'an'da "Biz kıyamet günü için adalet
terazileri kuranz" buyurmaktadır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kıyamet
günü mizan kurulacağından söz etmiştir. Her kim Nebii reddedecek olursa o Yüce
Allah'ı reddetmiş olur.
"Adem Oğullarının Amelleri ve Sözlerinin Tartılacağı."
Çoğu metinlerde ibare bu şekilde geçmektedir. Kabisı ve birtakım alimlerin
nakillerinde ise "kavlehum" kelimesi çoğul kipiyle
"akvalehum" şeklindedir. Kelimenin çoğul hali, amellere daha uygun
düşmektedir. İfadenin zahiri genellik ifade etmektedir. Fakat bundan iki zümre
özelolarak ayrılmıştır. Kafirlerin içinde öyleleri vardır ki bunların küfürden
başka günahları yoktur, bir de güzel amel işlememişlerdir. Böyle bir kimse
hesaba çekilmeksizin ve ameli terazi ye vurulmakslZın cehenneme gidecektir.
Mu'minlerin içinde de öyle kimseler vardır ki hiçbir kötülüğü
yoktur ve katıksız imanın üzerine bir de birçok güzel amelleri vardır. Bunlar
ve Yüce Allah'ın kendilerine katmayı dilediği kimseler -yetmiş bin kıssasında
geçtiği üzere- hesapsız cennete gireceklerdir. Bunlar sırat köprüsünden göz
alan şimşek, rüzgar ve cins at1ar gibi hızla geçeceklerdir. Bu kafirlerden ve
mu'minlerden oluşan iki zümrenin dışındakiler hesaba çekilecekler, amelleri
teraziye vurulacaktır. Kafirlerin hesaba çekileceğini ve amellerinin tartılacağını
Yüce Allah'ın el-Mü'minun suresindeki şu ifadesi göstermektedir:
"Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa işte bunlar
kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da
kendilerine yazık etmişlerdir; ebedi cehennemdedirier, ateş yüzlerini yakar;
orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar. Size ayetlerim okunurdu
da siz onları yalanlardınız değil mi?"(Mu'minun 102- 105)
Ebu İshak şöyle demiştir: ez-Zeccac'ın ifadesine göre ehl-i
sünnet terazinin (mizan) varlığına, kıyamet günü kulların amellerinin
tartılacağına, terazinin bir dili iki kefesinin bulunacağına ve bunların
amellerle inip kalkacağına iman noktasında icma etmişlerdir. Mutezile, teraziyi
inkar etmiş ve bu "Allah'ın adaletinden ibarettir" demiş, böylece
Allah'ın kitabına ve sünnete muhalif olmuştur. Çünkü Yüce Allah amelleri
tartmak için teraziler kuracağını haber vermiştir. Bundan maksadı kulların
kendi nefislerine şahit olabilmeleri için amellerini temsili bir şekilde
görmeleridir.
Ağır basan çoğunluğun görüşüdür. Ebü'l-Kasım elLalekal'nin,
es-Sünne'de nakline göre Selman şöyle demiştir:
Terazi kurulur, onun iki kefesi vardır. Bunlardan birisine gökler,
yeryüzü ve bunların içindekiler konsa alabilecek kapasitededir.
TIbl'nin görüşü şöyledir: Denildiğine göre amel defterleri
tartılacaktır. Amellere gelince onlar birer arazdır. Dolayısıyla onlar ağırlık
ve hafifljkle nitelenmezler. Gerçek olan, ehl-i sünnetin dediği gibi o anda
amellerin bir bedene bürüneceği ve cisim halini alacağıdır. Böylece
itaatkarların amelleri güzel, kötülük işleyenlerin amelleri ise çirkin bir
şekilde olacaktır ve sonra bunlar tartılacaktır. Sahih olan görüş, tartıya
vurulacak olan amellerin kendisi olduğudur.
"el-Kıst", "adil" demek olan
"muksıt" kelimesinin mastarıdır denilmiştir. Buna karşılık
"el-kasıt", "dıir=cevreden" yani zalim manasındadır
demiştir. el-Ferra "el-kasıtun", "zulmedenler",
"el-muksitun" ise adil olanlardır demiştir.
"Rahmana sevgili, dile hafif, mizanda ağır olan iki kelime
vardır ki ... " Buradaki "kelimetani" haber (yüklem) ve
"habıbetani" ile ondan sonrası sıfattır. Mübteda (özne) suübhanallah
ve onu izleyen kelimedir. Haberin (yüklemin) önce söylenmesindeki nükte, bunu
dinleyeni mübtedaya teşvik etmektir. Haberin vasfı konusunda ifade, ne kadar
uzun olursa ona öncelik vermek daha güzel olur. Çünkü güzel vasıfların çokluğu
onu duyanda bir şevk ve arzu uyandırır.
Hadiste özellikle "er-rahman" kelimesinden söz
edilmiştir. Çünkü hadisten maksat Yüce Allah'ın kullarına rahmetinin
genişliğini beyan etmektir. Zira o az bir amele çok sevap vermektedir.
"Dile hafif, mizanda ağır." Yüce Allah amelin azlığını
ve sevabın çokluğunu vurgulamak için bu ikisini hafiflik ve ağırlıkla
nitelemiştir. Bu üç lafızda çok tatlı bir seci' vardır.
"Bi hamdihi." Bu ifadenin manası, beni başarılı
kıldığı için Allah'ı ona olan hamdimle birlikte tesbih ederim demektir.
Bazıları bu harfin atıf harfi olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre cümle şöyle
olur: Allah'ı tesbih ederim ve onun hamdine yapışınm.
"Subhanallahj'l-azim'dir." İbn Battal şöyle demiştir:
Zikrin fazileti hakkında gelen bu faziletli ameller dinde şeref ve kemal sahibi
kimseler içindir. Haramdan ve büyük günahlardan temizlik buna örnektir. Sakın
zikre devam edip, bunun yanında nefsani arzularından dilediğinde ısrarlı olan,
Allah'ın dinini ve haramlarını çiğneyen kimsenin temizlenmiş ve kutsanmış
kimselere dahil olup, beraberinde takva ve salih amel bulunmaksızın sırf dilden
bazı şeyleri tekrar etmekle onların mertebelerine ereceğini zannetme!
Hocamız Şeyhü'l-İslam Siracuddin el-Bulk!n! Buharl'nin
Sahih'inin bablarının münasebeti hakkında konuşurken şöyle dedi: İsmetin
(korunmuşluğun) aslı ve esası en başta ve en sonda Yüce Allah'ın tevhidinden
geçer. Bundan dolayı İmam Buhari eserini Tevhid Bölümüyle noktaladı. Felaha
ermiş kimsenin hüsrana uğrayandan ayrıldığı şeylerin en sonuncusu, terazinin
ağır basması veya hafif gelmesidir. Bundan dolayı İmam Buhari tevhidi
eserindeki başlıkların en sonuna koydu. Bu esere "İnneme'l-a'malu
binniyat=ameller ancak niyetlere göredir" hadisiyle başladı. Bu, dünyayla
ilgilidir. Eserini amellerin kıyamet günü tartılacağı hadisiyle noktaladı.
Böylece bu amellerden ancak sırf Allah'a halis niyetle yapılanın ağır
basacağına işaret etti. Onun zikrettiği hadiste hem teşvik ve hem de hafifletme
vardır. İmam Buhari, hadiste sözü edilen zikrin tekrarlanmasına teşvik
etmiştir. Çünkü bunu Rahman sevmektedir ve o amel olması açısından hafif, ama
sevabı izhar etmesi bakımından ağırdır. Bu hadis, büyük bir üslup üzere
sıralanmış oldu. O da şudur:
Rabbin sevgisi daha öncec;lir. Kulun zikri ve zikrin lisana
hafifliği daha sonradır. Bundan sonra kıyamet günü bu iki kelimedeki büyük ve
faydalı sevabı beyan etti.
Biz de şunu ekleyelim: Bu hadis, sözü edilen zikri devamlı
okumaya teşvikin dışında başka sonuçlar da taşımaktadır. Fazlu't-Tesb!h başlığı
altında bir başka yoldan Ebu Hureyre'nin naklettiği bir diğer hadisin lafzı
şöyledir: "Her kim günde yüz kere 'Subhanallahi ve bi hamdihi' derse
günahları denizin köpükleri kadar{ çok} bile olsa silinir. "(Buhari,
Deavat)
Subhanallahi ve bi hamdihi sözünde böyle bir fayda sabit olursa
bir de buna "Subhana'l-lahi'l-az!m" eklendiğinde öyle anlaşılıyor ki,
bunların o zikre uygun, bol sevap elde etmeye vesile olduğudur. Ayrıca birinci kelimeyi
söyleyen kimsenin, -mesela günahları olmasa- o bu kadar ağırlıkta bir sevap
elde eder. Hadisten yapılması teşvik edilen fiilin haber kipiyle ifade
edilebileceği anlaşılmaktadır. Zira bu hadisin ifade akışından maksat, hadiste
geçen zikri devamlı olarak okuma emridir. "Kelimetani" hadisinde
nasıl ki haber (yüklem) mübtedadan (özne) öne geçmiş ise bu hadiste de mübteda
(özne) habere (yüklem) takdim edilmiştir. Bunda da bedı' sanatı açısından
mukabele, münasebe ve sed'de muvazene vardır. Çünkü Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem (habıbetani Ii'r-Rahman değil de) "habfbetani
ile'r-Rahman=Rahman'a sevimli iki kelime" ifadesini kullanmaktadır.
BİLMİYORUM! EĞER TÜMÜNÜ OKUDUYSAN : HADİ,
ALİM, HAKİM, KADİR HALİM, REZZAK, MUCİD, … HAYY VE KAYYUM OLAN ALLAHU
AZİMU’Ş-ŞAN BANA VE SANA RAHMET ETSİN HAYIRLI İLİM BAHŞETSİN.